Her Şey Merak Etmekle Başlıyor

Her Şey Merak Etmekle Başlıyor
09.12.2019
1.467
A+
A-

Sakarya Üniversitesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (SESAM) tarafından “Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri” konulu konferans düzenlendi.

Hukuk Fakültesi Sabahattin Zaim Konferans Salonunda düzenlenen konferansa Sakarya Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. M. Çağlar Özdemir ve Dr. Öğr. Üyesi Adem Akbıyık konuşmacı olarak katıldı.

Tüm araştırmaların merak etmek ile başladığını söyleyen Doç. Dr. M. Çağlar Özdemir, “Bu merakın sonucunda, cevabı doğru olarak bulma derdimiz var. Özellikle sosyal bilimlerde bir şeyin doğrusu çok zor bulunur. Çünkü çok fazla bileşen vardır. Bu bileşenler çerçevesinde merakı gidermek, topluma ve kimi zaman iktisadi ideolojilere bir takım katkılarda bulunabilmek ya da kendi hedeflerimize yönelik bir gidişat sağlayabilmek için araştırmalar yapıyoruz” dedi.

Gerçek, başka gerçeklerin kapısını açıyor

Bir araştırmanın temel dinamiklerinin kavrayış ve farkına varmak olduğunu belirten Özdemir, “Gerçek bize başka gerçeklerin kapısını açma imkânı sağlıyor. Gerçeği bulma çabası, anlama çabası, kavrama çabası insanoğlu var olduğundan beri var. Bu kavrayış, bir ihtiyaca binaen ortaya çıktığında siz gerçekleri bulmak için çok daha net ve teknik çabalar göstermeye başlıyorsunuz. Ama bir ihtiyaca binaen ortaya çıkmadığında yani teknik bir sürecin içerisine dâhil olup yol bağımlılığını amaç edindiğinizde çoğu zaman ne yaptığınızı anlamadan bir şeyler öğreniyorsunuz ve bu öğrendikleriniz aslında sizin gerçeği keşfetmenizde çok da etkili olmuyor. Buradaki belki de en temel dinamik ya da bugünkü konferansın ana fikri kavrayış ve farkında olmanın önemidir.  Benim kanaatime göre bilimin ya da bir araştırmanın en temel dinamiği kavrayış ve farkında olmadır. Gerçeğin farkına varma çabanız veya derin kavrayış diye bir kaygınız yoksa her hangi bir sorunun çözümü için yapacağınız araştırmalar her ne düzeyde olursa olsun bence yeterli kalitede ve etkide olmayacaktır” ifadelerini kullandı.

Kendi dinamiklerimizi kullanmalıyız

Oryantalizmin, Batı dinamikleri ile Doğu’yu anlamaya çalışmak olduğunu vurgulayan Özdemir, “Biz maalesef, içi boş kavramlar ve söylemlerle ilerliyor ve bunları doldurmak için kayda değer bir çaba sarf etmiyoruz. Anlamlandıramıyoruz mevzuyu. Anlamlandıramadığımız için de bugün takip ettiğimiz araştırma yöntemlerini derdimize derman olarak değil yeni bir dert alanı olarak algılıyoruz. Derdin çözümü için gerek duyulan ilacı elde ettiğimizde ilaç boşa gitmesin diye, o ilacı kullanmak için kendimize yeni bir dert inşa ediyoruz. Sırf ilacı kullanalım diye.  Hâlbuki bizim kendi derdimiz var. Bu dertlere çözüm yolunda harcadığımız çabada daha doğru dinamikleri inşa etmekte zorlanıyoruz. Tembelleşiyoruz, atıllaşıyoruz. Sonra bunları inşa etmiş, algılamış kavramış ve kendi toplumlarını inşa ederek belirli bir seviyeye gelmeyi başarmış ülkelerin bir takım parametrelerini, paradigmalarını yani değerler dizinini kullanarak araçsal bir bilimle kendimizi tatmin etmeye çalışıyoruz. Kendi öz sorunlarımızı çözebilecek dinamikleri inşa edebilmek için önce kendi öz dinamiklerimizi çok iyi kavramak lazım. Bu öylesine bir aşamaya gelmiş ki bugün hatta bazı yazarlar doğu bilimiyle ilgilenen yazarlarca biz oryantalist bilime inanıyoruz falan diyerek övünüyor, Türkiye’yi, İran’ı Suriye’yi hatta Hindistan’ı bile evrensel kabul ettikleri oryantalist batı dinamikleriyle çözümlemeye çalışıyorlar. Hâlbuki bilmiyorlar ki oryantalizm denilen kavram Doğu’yu Batı’nın parametreleriyle algılamaya çalışmaktır. Burada batıda yeşermiş araştırma yöntemlerini tamamen terk etmekten bahsetmiyorum elbette. Söylemek istediğim aracı ihtiyaca binaen yeniden inşa etme çabasında olmamamın verdiği eksikliktir” dedi.

Bilim insanlarının hikâyelerini okuyun

Konferansın ikinci bölümünde Dr. Öğr. Üyesi Adem Akbıyık da araştırmacıların yaklaşımlarının ne olması gerektiğine dair bilgiler verdi. Akbıyık, araştırmanın temel itici güçlerinden birinin de motivasyon olduğunu söyleyerek, “Motivasyon nasıl gelir derseniz; laboratuvarlarından hiç çıkmayan araştırmacılar var. Bunların arasında Türkler de var ve yaptıkları işten o kadar memnunlar ki onların lütfen hikayelerini okumaya çalışın. Neden bu kadar çalışkanlar, neden bu kadar bilimin içerisinde olmaya çalışıyorlar, neden bu kadar insana dokunuyorlar ve bunun gerçekten hazzını yaşıyorlar? Bunları gerçekten araştırmanızı öneririm. Özellikle bilim insanlığına niyetlenen arkadaşlar için kesinlikle kendilerine rol model bulmaları açısından bu araştırmaların içerisine girmelerini öneririm. Peki, hocam ben bunların hiçbiri ile ilgilenmiyorum tamamlamam gereken bir okulum var, ilgilendiğim bir konu var, bu konuda tez yazmak istiyorum, ne yapmalıyım sorusu gündeme gelebilir. Lütfen, ama lütfen sizi hem etik hem de uzmanlık olarak ileride taşıyacak konulara yönelin. Bu işi bitirdiğinizde, benim böyle bir çalışmam var, diyebilecek kadar onu ortada masanızın üzerine, kitaplığınıza koyabileceğiniz, üzerini hiçbir zaman kapatmayacağımız, bir ömür boyunca da ‘evet bunu ben yazdım’ diyebileceğiniz kadar kaliteli çıktılara ulaşmaya çalışın” şeklinde konuştu.

Sadece dünyayı değil, evrendeki tüm olguları, olayları açıklamaya çalışıldığının altını çizen Akbıyık, “Bilinenden hareketle bilinmeyene ulaşmaya çalışıyoruz. Bilinen, bize sunulan bilgilerdir, bu bilgilerden hareketle yeni sorular soruyoruz” dedi.

Soru ve cevapların ardından konferans sona erdi.

09-11-2019 / Semih Yayla


1.467 kez görüntülendi.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.