Frantz Fanon’un Hayaletleri: Avrupamerkezcilik ve Milliyetçiliğin Ötesinde

Frantz Fanon’un Hayaletleri: Avrupamerkezcilik ve Milliyetçiliğin Ötesinde
14.11.2018
1.469
A+
A-

Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü, Bilgi Kültür Gençlik Derneği ve Uluslararası İlişkiler Topluluğunun ortaklaşa olarak “Frantz Fanon’un Hayaletleri: Avrupamerkezcilik ve Milliyetçiliğin Ötesine” konulu konferans düzenlendi.

SAÜ Ortadoğu Enstitüsü Kudüs Salonunda gerçekleştirilen ve Sosyal Bilim Konuşmaları başlıklı konferansa Doç. Dr. Fırat Mollaer, konuşmacı olarak katıldı.

Doç. Dr. Fırat Mollaer, kolonisizleştirme ve kolonileştirmenin psikopatolojisi konusunda yapıtlarıyla tanınan 20. yüzyılın düşünürlerinden Frantz Fanon’u tanıtarak konuşmasına başladı. Fanon’a nasıl yöneldiğini anlatan Mollaer, Fanon’un çok yoğun kamusal imgeleri ile yer yer hesaplaşmak ve farkına varmak gerektiğini söyledi. Mollaer, “Aslında Hegel çalışıyordum. Hegel’in metafiziğini, hukuk felsefesini, özellikle fenomenolojisi çalıştım. 90‘lı yıllarda bir tartışma var. Bu tartışma da tanınma tartışması olarak anılıyor. Bu tartışmada çok kültürlülük ve kimlik politikalarının temelinin Hegel‘in fenomenolojisinde, yani tinin, ruhun ya da fenomenoloji eserinde bulunabileceğini iddia eden teorisyenler ortaya çıkıyor. Ben bu tartışmalar bağlamında Hegel’e yöneldim” dedi.

Fanon bir dava adamı

Hegel’in aslında Avrupalı özneler arasında bir tanınma ve toplum modeli öngördüğünü belirten Mollaer, şöyle devam etti: “Toplumsal ontolojisini oradan kuruyordu. Belki orada her şey yolunda gidiyordu. Ama bu Avrupalı olmayanı açıldığında, örneğin Fonan ve Hegel okuduğumda, 1952’de Hegel’in teorisinin neye benzeyeceğini düşünmeye başladım. Dolayısıyla benim anahtar terimlerim kimlik tanınma mücadelesi, özdeşleşme, söylem, milliyetçilik, kültürelcilik, Avrupa merkezcilik kuramı oldu. Bu gibi terimlerin etrafında Fanon’a yönelmiş oldum. Bir taraftan da Fanon’un Türkçede konumuna baktım. Türkçede Fanon aslında çok iyi biliniyor gibi görünüyor. Yani herkesin Savaş ve Barış’ı bilip de okumamış olması gibidir. Burada şöyle bir kategorileştirme var. Fanon bir dava adamı. Aslında şunun farkına vardım; biz böyle dava adamı niteliğini atfettikçe, kuramsal çözümleme her zaman eksiliyor. Yani onlara hakikaten klasikleri okuduğumuz gibi okumadan, bildiğimiz gibi biliyor sanıyoruz.”

Fanon imgeleriyle mücadele

Avrupa modeli ve zenci modeli olmak üzere iki model olduğunu kaydeden Mollaer, “Bu hazır kalıpların önüne geçmeliyiz. Fanon ‘Zenci kendisini yeniden yaratmalı. Çünkü onun bir özü yok, siyahın bir özü yok. Yeniden yaratacağı an da ulusal kurtuluş anıdır’ der. Aynı zamanda Fanon imgeleri ile cebelleşmek gerekiyor. Özellikle şiddet teorisyeni olarak sadece Fanon’un kuramındaki devrimci ögelerden nefret eden ana akım Liberalizm ile sınırlı değildir. Fanon, ‘İnsanın kendisine saygısını yitirmeden aç kalması, kölelikte yediği ekmekten yeğdir” demiştir” şeklinde konuştu.

15-11-2018 / Nurcan Kök


1.469 kez görüntülendi.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.