Birinci Sınıflarda Yüz Yüze Eğitim Nasıl Olacak?

Uzaktan eğitim modeli ile ders başı yapacak ilköğretim birinci sınıf öğrencileri, 21 Eylül Pazartesi gününden itibaren okullarına kavuşuyor.

Birinci Sınıflarda Yüz Yüze Eğitim Nasıl Olacak?
17.09.2020
99.326
A+
A-

Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Bektaş, salgın sürecinde ilköğretim öğretmenlerinin alışık oldukları durumdan farklı bir sınıf ortamıyla karşı karşıya kalacağını ifade ederek, “Öğretmenlerimiz öğrencileriyle kurdukları sevgi bağını güçlendirmek için derslere ‘gözleriyle gülümseyerek’ girme alışkanlığı edinmeli. Zira maske yüzünden gülümsemeleri görülmeyecek” dedi.

Covid-19 pandemisi tüm dünyada etkisini göstermeye devam ederken, okulların açılacak olmasıyla birlikte bu süreçte ailelerin en çok merak ettiği soru eğitimin nasıl sürdürüleceği oldu. SAÜ Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Sınıf Eğitimi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bektaş, ilkokula başlama sürecinde öğrenci ve öğretmen arasındaki sevgi ikliminin önemine dikkat çekerek, bu nedenle haftada bir gün dahi olsa tüm önlemlerin alınarak bu bağın kurulması için gayret edilmesi gerektiğini söyledi.

“Kazandırılacak alışkanlıklar evde desteklenmeli”

Bu süreçte velilerin bazı konulara dikkat etmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Bektaş, “Öğretmenin okul düzeni, sınıf düzeni, oturma ve kalem tutma düzenleri ile ilgili öğrencide geliştirmeye çalıştıkları alışkanlıklar okula gelinmeyen günlerde de veliler tarafından desteklenmeli. Okula gelinmeyen günlerde aynı zamanda öğrenme-öğretme sürecinin uzaktan eğitimle desteklenmesi sürdürülmeli. Velileri bu konuda bilgilendirmek ve yönlendirmek için öğretmen tarafından uzaktan veli toplantıları ve eğitimleri düzenlenmeli” dedi.

“Çocuklarımız ilkokula iyi anılarla başlamalı”

Okula başlamanın öğrenciler açısından hayatları boyunca unutamayacakları heyecan verici bir deneyim olduğunu ifade eden Bektaş, “Bütün yetişkinlerin ilkokula başlama ile ilgili anıları var. Bu nedenle çocuklarımızın okulla iyi bir tanışma anısına sahip olabilmeleri için elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Bu süreçte veli, öğretmen ve okul yönetimi, salgın tedbirlerine dikkat ederek çocuklarımızın eğitim-öğretim hayatına güzel bir tanışma ile başlaması için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya gayret etmeliler. Çünkü iyi anılarla başlayan bir öğrenme-öğretme sürecinin iyi anılarla devam etmesi daha olası” diye konuştu.

“Aileler bu süreci yarışmaya çevirmemeli”

Özellikle birinci sınıflarda okuma-yazma öğrenme sürecinde ailelere de önemli görevler düştüğünü belirten Bektaş, ilk okuma ve yazma sürecinde birçok değişiklik meydana geldiğini, bu nedenle ailelerin kendi okuma-yazma öğrenme deneyimlerini güzel bir anı olarak bir kenara bırakmaları gerektiğini kaydetti. “Aileler öğretmenlerin de yardımıyla çocuklarına destek olmalı” diyen Bektaş, sürecin asla bir yarışmaya çevrilmemesi gerektiğini, bu süreçte öğretmenlerinin deneyimlerine başvurmanın doğru olacağını belirtti. Okuma yazma öğrenme süreci ve hızının bireyden bireye farklılık göstereceğine işaret eden Bektaş, bu nedenle velilerin kaygılanmamaları, aksamalar olması durumunda da bunu öğretmenle gecikmeden paylaşmaları gerektiğini kaydetti.

“Çocukları dinlersek sorunları daha kolay çözeriz”

Pandemi sürecinde çocukların okula ve derslere karşı ilgisini korumak için önerilerde de bulunan Prof. Dr. Bektaş, şunları söyledi:

“Salgın süreci okul yöneticileri, öğretmen, veli ve öğrenci için yeni öğrenme-öğretme alışkanlıklarının geliştirilmesi gereken bir süreç oldu. Bu nedenle çocuklarımızın öğrenme heyecanını yitirmeden öğrenmeyi sürdürmelerine tüm paydaşlar ile destek verilmeli. Alınan tedbirler çocuğun gözünde bir korku iklimi oluşturmamalı. Çocukların öğrenme heyecanlarını sürdürmek için onları dikkatle dinlemeliyiz. Bizler öğretme gayretine fazla kapılmadan çocuklarımızı ve onların önerilerini can kulağıyla dinlemeliyiz. Onları dinlersek sorunları daha kolay çözeriz.”

“Öğretmenler sınıfta gözleriyle gülümsemeli”

Salgın sürecinde öğretmenlerin de alışık oldukları durumdan farklı bir sınıf ortamıyla karşı karşıya kaldığını ifade eden Bektaş, bu sürecin öğretmenler için yeni öğretme alışkanlıklarını geliştirmeyi gerekli kıldığını söyledi. Öğretmenlerin öğrencileriyle kurdukları sevgi bağını güçlendirmek için derslere gözleriyle gülümseyerek girme alışkanlığı edinmesi gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Mustafa Bektaş, “Zira öğretmenler de yüz yüze eğitimlerde maske takacakları için dudaklarıyla gülümsemeleri öğrencileri tarafından görülmeyecektir. Hepimiz öğretmenlerimizden uzak kaldığımız bir süreçten sonra koşarak onlara sarılmanın ne kadar heyecan verici bir duygu olduğunu hatırlarız. Belki uzaktan sarılma hareketleriyle öğrencileriyle bu duygularını paylaşmaya çalışacaklar. Öğretmenlerimizin salgın sürecinde öğrencilerin duygularına dokunmanın yeni yollarını bulmaları gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Hayata onların gözünden bakmalıyız”

Öğretmenlerin çocukların bakış açısıyla hayata bakabildiğini ve bunun yetişkinler için çok da kolay bir şey olmayacağını belirten Bektaş, “Salgın yetişkinlerin yanı sıra çocukların da gündelik hayatlarında köklü değişikliklere neden oldu. Öğretmenlerimize düşen görev her zaman olduğu gibi çocuklarımızın gündelik hayat hikâyelerini onların gözünden görmeyi ve anlamayı unutmamak olacaktır” şeklinde konuştu.

17-09-2020 / ST


99.326 kez görüntülendi.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.