SAÜ’de 15 Temmuz Darbe Girişimi 4’üncü Yılında Tüm Boyutlarıyla Tartışıldı

SAÜ’de 15 Temmuz Darbe Girişimi 4’üncü Yılında Tüm Boyutlarıyla Tartışıldı
17.07.2020
1.273
A+
A-

Sakarya Üniversitesinde 15 Temmuz darbe girişiminin 4’üncü yılı dolayısıyla canlı yayın programı düzenlendi.

“15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” etkinlikleri kapsamında gerçekleşen canlı yayın programına SAÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Necmettin Alkan, SAÜ Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Abdullah İnce ve SAÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nebi Miş konuşmacı olarak katıldı.

SAÜ İletişim Koordinatörlüğünde düzenlenen yayında konuşan Prof. Dr. Necmettin Alkan, konuşmasının başında 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gece yaşadıklarını anlattı. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminin Türkiye tarihinde kötü bir tecrübe olduğuna değinen Prof. Dr. Alkan, Türk toplumunda antidemokratik yollarla insanların iradesine müdahale etmek isteyen gruplara karşı darbelere özgüvenle karşı çıkılmasının bir izahı olması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Alkan, “Bize düşen görev, bu vakayı sağlıklı bir şekilde değerlendirerek neden ortaya çıktığını ve ortaya çıkan bu vakanın getirdiği olumsuz sonuçları tartışmaktır. Bu tür şeylerin tekrar etmemesi için herkes sağduyuyla, ortak akılla, devlet aklıyla, kurumsal akılla bir değerlendirme yapmalı, alanında uzmanlarla bir takım sonuçlar çıkarılıp geleceğe yapılacak atıfla, bir kısım çözümler üretilmeli ve ders alınmalıdır. 15 Temmuz şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize uzun ömürler diliyorum” dedi.

“Türkiye bu darbeye karşıydı”

Doç. Dr. Abdullah İnce de Türkiye’nin 2000’li yıllardan itibaren toplumsal anlamda çok ciddi bir dönüşüm geçirdiğine işaret ederek, konuşmasında bu dönüşümün farklı boyutlarını ele aldı. Doç. Dr. İnce, “Türkiye’de bu yıllarda halkın refah seviyesi çok ciddi bir şekilde yükseldi. Gayrisafi milli hasılanın kişi başına düşen oranlarına kadar bu toplum için bir kazanım oldu. Geçmişten farklı bir Türkiye olarak elde ettiğimiz bu kazanım, toplum kesimlerine de adil bir şekilde dağıtıldı. Bu dönüşümün ikinci boyutu ise özgürlükler meselesidir. Dini, siyasi özgürlükler, teşebbüs hürriyeti gibi toplumun gelmiş olduğu seviyeden ekonomik olarak, siyasi olarak özgürlük bakımından geri adım atılmak istenmedi darbe teşebbüsü seçkinci bir grubun kendi özgürlük alanına müdahale olarak okundu. Sadece dünya değil Türkiye değişiyor. Yani toplumun özgürlük anlamında bir kazanımı var. Ekonomik anlamda, siyasi temsil anlamında devletiyle barışmış bir kazanım, toplum bunları kaybetmek istemedi” diye konuştu.

Doç. Dr. Abdullah İnce, Türk halkının darbeye karşı duruşunu ise şu sözlerle anlattı:

“Türkiye’de, her toplumda olduğu gibi darbeden medet umanlar olabilir. Buna yönelik beklentileri olanlar olabilir, ama benim gözlemim, Türkiye’de toplumun çok büyük bir kısmı büyük bir ekseni bu darbeye karşıydı. Darbeyi halka yapılmış bir hareket olarak okudu. Türkiye’de toplumun büyük bir kısmı darbeye net olarak karşı durdu.”

“Darbeciler geçmişte toplumu sindirdi”

Dr. Öğr. Üyesi Nebi Miş ise Türkiye’deki sivil iradeyi ve halkın darbelere karşı olan tutumunu değerlendirdi. Türkiye’de geçmişte birçok darbe yaşandığını anlatan Dr. Öğr. Üyesi Miş, “1960, 1970, 1980, 1997 ve 2007’de darbe ve darbe girişimleri oldu. Fakat toplumumuz sokağa çıkmadı. Toplumun büyük bir kesimi darbelerin ülkeye zarar verdiğini biliyordu. Geçmişe yönelik okumalarımız bana bu sonucu çıkartmama imkân veriyor” dedi.

Toplumların darbe süreçlerinde bölünebildiğini söyleyen Miş, “Avrupa’daki geçmiş darbe süreçlerinde toplum bölünür. Bir kısım darbeden yana olur, bir kısmı darbe karşıtlığına geçer. Bizim daha önceki darbe süreçlerimizde maalesef darbenin mümkünlük şartları dediğimiz ya da darbeye ortam hazırlayan gelişmeler anlamında darbeciler psikolojik bir süreç yönetimi ile toplumun sokağa çıkmasını engellediler. Psikolojik anlamda sindirip kabullendirdiler” şeklinde konuştu.

Osmanlı dönemindeki darbelerden de bahseden Dr. Öğr. Üyesi Nebi Miş, “Osmanlı’da klasik dönemde ve modern dönemde askerin siyasete ve yönetime müdahale etmesinin kendi içinde farkları var. Orduların siyasete müdahalesi, bir iktidar mücadelesidir, bir çıkar mücadelesidir. Modern dönemde bir kurtarıcılık misyonu var. En doğru olanın kendilerinin yaptıkları olduğunu düşünüyorlar. Kurtarıcılık misyonuyla birlikte elinde de silah olduğu için yönetimi değiştirebileceğini kendisinde hak olarak görmeye başlıyor. Cumhuriyet döneminde ise orduların darbe yapmasındaki en önemli neden, kurucu kadronun askerlerden oluşmasıdır. Kurtuluş Savaşı’nın önemli komutanları bu kadroyu oluşturuyor ve devletin sahipliği kendilerinde görüyorlar. Halk seçimlerle kurucu kadro dışındaki bir gruba, lidere oy vererek iktidarı değiştirdiğinde, hemen 1950’den itibaren tartışmalar başlıyor. Devletin sahipliğini kendi sorumluluklarına almak istiyorlar” şeklinde konuştu.

Dr. Öğr. Üyesi Nebi Miş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“15 Temmuz’da ülkemiz, dinimiz bir ihanet şebekesinin ihanetine uğradı. Diğer taraftan toplum açısından baktığımızda, toplumumuz 15 Temmuz’da bu ihanet çetesine karşı muazzam bir direniş gösterdi. Seçilmiş iktidara karşı yapılan bu darbe girişimini onaylamadı. Toplumumuzun buradan çıkarması gereken sonuç var. Özellikle devletimiz FETÖ ile 2012’den itibaren yoğun bir şekilde mücadele ediyor. Yargıdan, emniyetten, ordudan ve bürokrasiden, üniversitelerden FETÖ’nün arındırılması ile birlikte ordumuzun çok iyi operasyonlar yaptığını biliyoruz. Bu bağlamda o gece şehit olan 251 insanımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Gazi olanlarımıza hayırlı uzun ömürler diliyorum.”


1.273 kez görüntülendi.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.