Sakarya ve Çevresi İçin Deprem Tehlikesi Üzerine Bir Yazı

Sakarya ve Çevresi İçin Deprem Tehlikesi Üzerine Bir Yazı
19.08.2019
40.917
A+
A-

20. Yılında 17Ağustos 1999 İzmit-Adapazarı Depremi (M 7.5) ve Sakarya ve Çevresi İçin Deprem Tehlikesi Üzerine Bir Yazı

Prof.Dr. Murat Utkucu, Prof.Dr.Emrah Doğan/Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi

17 Ağustos 1999 İzmit-Adapazarı (M 7.5) ve hemen ardından oluşan 12 Kasım 1999 Düzce (M 7.1) depremleri nedeniyle Türkiye’nin en gelişmiş ve sanayileşmiş ve nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu Marmara Bölgesi’nde oluşan geniş çaplı can ve mal kayıpları ülkemizde yüzyılın felaketi olarak adlandırılmıştır. İletişim ve enerji hatları kesilmiş, ulaşım aksamış ve alt yapı büyük hasar görmüştür. Bu büyük depremin neden olduğu korku ve panik, büyüklüğü M 5.9’a varan artçı depremlerle daha da artarak uzun bir süre devam etmiş ve deprem konusu Türkiye’de gündemin ilk sıralarına yerleşmiştir. Yıllardır dile getirilen “Türkiye bir deprem ülkesidir” gerçeği konusunda toplumun genelinde olması gereken farkındalığın ancak bu deprem sonrasında oluştuğu görülmüştür.

1999 İzmit-Adapazarı depremini üreten Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ), Sakarya İlinin de içinde bulunduğu Marmara Bölgesi’nde 3 kol halinde uzanmakta ve önemli bir deprem tehlikesine neden olmaktadır (Harita 1).  Bölgede, son 1600 yıl içinde büyüklükleri M 6.8 ve daha büyük olan 41 deprem, sadece geçtiğimiz yüzyıl içinde ise büyüklüğü M 6.8 ve daha büyük 8 deprem ve büyüklüğü M 5.0 ve daha büyük 53 deprem meydana gelmiştir. KAFZ’nun Kuzey Kol’u Düzce ili Gölyaka ilçesi ile Marmara Denizi altındaki Çınarçık Havzası’na (Harita 1) kadar olan kesimi 1999 İzmit depreminde kırılmıştır (Harita 2) ve 20. yıl dönümünde dahi kayıplarımızın acısının halen tazeliğini koruduğu asrın felaketine neden olmuştur. Kuzey Kol’un Mudurnu vadisinden geçen kısmı ise, 1957 Bolu-Abant ve 1967 Adapazarı depremlerinde kırılmıştı (Harita 2).

Kuzey Kol’un Doğu Marmara Denizi içinde kalan kısmı 1766 yılından beri (253 yıldır) bir deprem üretmemiş olup, anılan kol üzerinde kırılmamış tek kesim ve bir sismik boşluk olarak özellikle İstanbul için büyük bir tehdit arz eder durumdadır (Harita 2). Gelibolu Yarımadası’nda oluşan 1912 Mürefte-Şarköy depreminin bile Adapazarı’nda küçük de olsa hasar oluşturduğu ve yine Doğu Marmara Denizi altında ikincil bir fayın kırılması ile oluştuğu tahmin edilen 1894 İstanbul depreminin Adapazarı’nda önemli sayılabilecek hasar oluşturduğu dikkate alındığında, Doğu Marmara Denizi altındaki bu sismik boşluğun Sakarya’da hasar oluşturması uzak bir olasılık değildir. Bununla birlikte, Geyve-Mekece-İznik-Bandırma hattından geçen Orta Kol büyük olasılıkla en son 1419 ve 1556 depremleri ile kırılmıştır. Bu fay Kuzey Kol’a göre çok daha az hareketli bir fay olmasına rağmen uzun süredir sessiz olmasıyla M 7 büyüklüğü ya da biraz üzeri deprem üretecek enerjiye sahiptir. Yapılan araştırmalar Kuzey Kol’un Orta ve Güney Kollar’a göre çok daha hareketli bir fay zonu olduğunu ve Kuzey Kol’u oluşturan fay parçalarının ortalama 250-300 yılda bir ve Orta ve Güney Kol’u oluşturan fay parçalarının da ortalama 600-800 yıl da bir yaklaşık M 7 büyüklüğündeki deprem oluşturma potansiyeline sahip olduğunu göstermiştir. Bu veriler ışığında KAFZ’nun Sakarya ili içinde ve yakın civarında uzanan bazı fay parçaları, yaklaşık M 7 büyüklüğündeki depremlerin tekrarlanma süreleri açısından ortalama süreyi ya doldurmuş ya da yakın gelecekte dolduracaktır. Bu durumda 21.yüzyıl için Sakarya ili ve yakın çevresi için önemli bir deprem tehlikesi mevcuttur.

KAFZ ile bağlantılı ikincil bir fay olan Hendek fayı hakkında bilgimiz ne yazık ki kısıtlıdır. Bu fay Gümüşova-Hendek-Adapazarı hattında uzanmakta ve Adapazarı ovası içinde çökeller altında izlenememektedir. Bu fayın KAFZ’nun bahsi geçen Kuzey ve Güney Kolları’na göre daha az tehlikeli olduğu ve 1943 Hendek depremini ürettiği söylenebilir. Ancak, 1943 Hendek depreminin bu fayın ne kadarlık bir kısmını kırdığını bilmemekteyiz. Ayrıca, 1878 yılında Sapanca ve Adapazarı’nda da yıkıma yol açan depremin hangi fay üzerinde olduğu da bilinmemektedir. Bu bağlamda Hendek Fayı’nın yerbilimleri açısından araştırılması gerekliliği açıktır. Ancak gayretler göreceli olarak birincil faylar olan Kuzey ve Güney Kollar üzerinde yoğunlaşa gelmiştir. Adapazarı Orhan Camisi kitabesinde, caminin 1878, 1943 ve 1967 depremlerinde yıkıldığının yazıldığı bu bağlamda hatırlatılmalıdır. Bölgemizde geçmişte yaşanan depremlere ait somut istatistiki verilerden hareketle, Marmara Bölgesi ve özelde Sakarya için bu yüzyıl içinde deprem tehlikesinin devam ettiği gerçeği açıkça görülmektedir.

Peki, bu somut deprem tehlikesine karşı hangi önlemleri alacağız ve olası deprem zararlarını nasıl azaltacağız? Dünya çapında afet zararlarının azaltılmasına yönelik çalışmalardan zaman içinde öğrenilen husus,çalışmalarda önceliğin afet sonrası ‘‘Kriz Yönetimi’’nden çok afet öncesi ‘‘Risk Yönetimi’’ ne verilmesinin önemidir. 1999 depremleri sonrası kamuoyunda oluşan deprem tehlikesi farkındalığının, 20 yıl içinde seviye kaybettiği ve günümüzde neredeyse yıldönümlerinde yad edilen bir ritüele dönüştüğü de görülmektedir. Afet/Risk yönetiminde,“Afet Öncesi Eğitim” ve “Afet Farkındalığı Oluşturma” çalışmalarının önemi çok büyüktür. Yukarıda değinildiği gibi, deprem tehlikesinin mevcudiyetinin zihinlerde tazeliği korundukça, bu konularla ilgili çalışılmaların içerik ve kapsamlarının güncellenip geliştirilmelerinin gerekliliği de anlaşılacaktır.

 
40.917 kez görüntülendi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.