Çağımızın Hastalığı OKB İle Başa Çıkma Yöntemleri

Çağımızın Hastalığı OKB İle Başa Çıkma Yöntemleri
14.04.2022
3.953
A+
A-

Son yıllarda artış gösteren ve her 100 kişiden 3’ünün sahip olduğu Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) hakkında, Sakarya Üniversitesi Mediko Sosyal Sağlık Merkezi Psikoloğu Murat Erdem öğrencilere tavsiyelerde bulundu. Öğrencilerin; akademik başarısı, sosyal yaşamı ve gündelik alışkanlıklarında çeşitli problemlere yol açabilecek bir hastalık olduğuna dikkat çeken Psikolog Erdem OKB hakkında hem bireysel hem de toplumsal farkındalığın artırılmasının önemine vurgu yaptı.

“Eve çıkan öğrencilerin sorumluluğu biraz daha fazla”

OKB’nin erken yetişkinlik, öğrencilerde sıklıkla karşılaşılan bir durum olduğunu belirten Erdem, “Yurtta veya evde kalan öğrenciler için çokta fark eden bir durum olmayabiliyor ama ayrı eve çıkan öğrencilerin sorumluluğu biraz daha fazla olduğu için sıkıntı olabiliyor. Yurtta ocak, kapı kilidi gibi dertler olmayabiliyor ve bu durumda öğrenci açısından sıkıntı arz etmiyor” diyerek öğrencinin yaşam alanının ve sorumluluk hissinin de kaygıyı tetiklediğine değindi.

Kaygı seviyesi yüksek olan kişiler dikkat etmeli

Bilinçaltında yatan kaygıyı yatıştırmaya yardımcı olsa da ilacı bıraktıktan sonraki süreçte tekrar eski takıntı ve sıkıntıların tekrarlandığını söyleyen Erdem, “Bu açıdan özellikle bilişsel davranışsal terapi veya varoluşsal terapinin bir arada götürülmesi faydalı olabilir. Çünkü altta yatan kaygıya baktığımız zaman genellikle bu ölüm kaygısı ile alakalı bir durum. Her insanda baktığımız zaman bir ölüm kaygısı vardır. Özellikle insanın bunun farkına varması 18-19’lu yaşlarda söz konusu olabiliyor” ifadelerinde bulundu.

“Başlangıç noktasında bir eşik vardır”

Psikolog Erdem, kişilerde ölüm korkusu direkt olarak başa çıkılabilecek bir durum olmadığı için kaygıyı bastırabilmek amacıyla bu tarz saplantıların ortaya çıktığını anlattı. Erdem, bu takıntıların ileri boyutlarını da anlatırken, “Ama başlangıç noktasında bir eşik vardır tabii insan ilk başladığı zaman bunu fark edebiliyor ve bu başlarda biraz müdahale etmekte fayda var. Bu müdahaleler de belirttiğim gibi meditasyon, terapi gibi desteklerle sağlanabilir” diye sözlerine ekledi. Araştırmalar, bilişsel davranışçı terapi ve teşhir tedavisinin en kesin çözüm yolu olduğunu gösteriyor.

Farmakolojik çözümler toplum dilinde antidepresan olarak bilinen seçici serotonin geri alım engelleyici ilaçların, tek başına psikoterapi uygulamasına oranla etkinliği daha düşük olduğunu gözlemleniyor. Ancak ilaçlar psikoterapi eşliğinde kullanıldığında daha kesin, etkili sonuçlar gösteriyor.

Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), bireylerin obsesyon adı verilen süregelen davranışlara ve düşüncelere sahip olmasıdır. Bu düşüncenin kendisini rahatsız etmesinden ve yarattığı tehlike hissinden kaynaklı, genellikle rahatlamak amacıyla ritüel veya kompulsiyon adı verilen sürekli tekrar eden davranışlarda bulunmasıyla tanımlanmış bir durumdur.

OKB kendisini sadece temizlik kompulsiyonu olarak göstermez. Obsesyon ve kompulsiyonun çeşitleri vardır. Kuşku obsesyonu, kontrol kompulsiyonu, cinsel içerikli obsesyonlar, dini içerikli obsesyonlar, simetri/düzen obsesyon ve kompulsiyonları, dokunma ve sayma kompulsiyonları, biriktirme ve saklama kompulsiyonları ve batıl itikatlar, uğurlu, uğursuz sayılar ve renkler gibi türleri OKB’de sık görülür.

Kişinin evden dışarı çıkacağı zaman defalarca ışığı kapatıp ve defalarca bunu kontrol etmesi veya ocağı kontrol etmeden çıkamaması gibi rutinler söz konusudur. Bu kişiler bu rutinleri yaparken belirli sayıyı tamamlayamadan rahat edemezler ve sürekli bir kontrol etme ihtiyacı hissederler. Bunun sonucunda zorlantılı dürtüler ortaya çıkar ve günlük yaşantısında da aksaklıklar, düzensizlikler, gecikmeler meydana gelir. Bu kişilerin takıntılarının önüne geçmeleri pek kolay olmaz ve bu sürecin sonunda kişinin yalnızlaşması, boşanma, işten ayrılma gibi durumlar da meydana gelebilir. Kişi sürekli bir kaygı halinde olduğu için genellikle düzeni kontrol altında tutma ihtiyacı hisseder. Bunun altta yatan nedenine bakıldığı zaman ise bir kaygı durumu olması da söz konusudur.

Haber: Selin Işık
3.953 kez görüntülendi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.